13 Aralık 2016 Salı

Sisal

Sisal
Mustafa Kemal; Babasını kaybettikten sonra dayısının yanında yaşamaya başladı. Küçük yaşlarda hayatın zorlukları ile tanıştı, çocukluk dönemlerinde çobanlık yaptı...
Süleyman Demirel: Isparta İslam köy’ de fakir bir ailenin çocuğu olarak dünyaya geldi. Çocukluğunda çobanlık yaptı.
Turgut Özal; Malatya’da doğdu. İTÜ 'den mezun olduktan sonra devlet bursu ile gittiği ABD'de ekonomi öğrenimi yaparken restaurantlar da bulaşık yıkamak dahil bir çok işlerde çalışmak zorundaydı.
Vehbi Koç; 1917 yılında, babası ve dedesiyle birlikte oturdukları evin altını bakkal dükkanı olarak açıyorlar. İlk sermayeleri bir sandık ayakkabı lastiği, bir sandık şeker, birkaç tane kaşar peynir, zeytin, makarnadan oluşmaktaydı.
İshak Alaton; 1927 doğumlu Alarko Holding ortağı Alaton, 1950 yılında lokomotif fabrikalarında kaynak işçisi olarak hayata atılıyor.
Üzeyir Garih; 1929 doğumlu Alarko holding ortağı Garih, 1950 yılında İTÜ Makina müh mezun oluncaya kadar öğrenciliğinde günlük işlerde çalıştı. Mezuniyet törenine giyecek elbisesi olmadığından katılamadığını, 1954 yılına kadar tesisat müh olarak çalıştığını söyler.    
Bülent Şenver; Akademisyen, İşadamı, bankacı olan  Şenver 'in çocukluğu yetiştirme yurtlarında geçmiştir.
Kemal Şahin; Konya, Beyşehir, Taşpınar Köyünde çocukluğu çoğunlukla çobanlıkla geçmiştir. Devlet bursu ile Almanya’da üniversiteyi okurken çeşitli gündelik işlerde çalışmıştır. Şahinler Holding Almanya' da Vergi rekortmenleri arasındadır.
Ömer Duruk: Aynı zamanda dayım olan Ömer Duruk 1917 Antalya Akseki de doğmuştur.1933 te iflas eden babasının 500 tl borcunu ödeyebilmek ve ailesine bakabilmek için iş hayatına borçla atıldı. İlk ticari girişimleri sırasında yaşının çok küçük olması nedeniyle maliye bakanlığından özel izinle vergi mükellefi olabildi. 150 civarında dokuma tezgahı fason çalıştırıp "Toros " markası ile kaput bezi üretip satmaya başladı. 2 yıl sonra tüm borçlarını ödedi ve  Akseki de en çok vergi ödeyebilen mükellef oldu. Aroma meyve suları, İstanbul Gelik restaurant, petrol istasyonları, otomotiv ve deri sektöründe kurucu ortaklıkları vardır. 
Sisal Nedir? 
Bir bitkidir. Amerika kıtasında soğuk rüzgar, sert, verimsiz toprak ve Güneşin sürekli sıcağına maruz kalarak yetişir. Yaprakları çok elyaflı dokumada kullanılıyor. Elyafın kıymeti nedeniyle, bu bitkiyi uzmanlar daha verimli topraklarda yetiştirmeyi deniyorlar. Bitki yetişiyor, çok daha büyük yaprakları çıkıyor.  Fakat bakıyorlar ki yaprakların içinde elyaf yok. Sonra anlaşılıyor ki bitkinin kötü toprak, soğuk rüzgar… vb zorlu tabiat koşulları,  liflerin oluşmasını sağlıyormuş. 
Sisal Bitkisinin güçlü dayanıklı olmasına neden olan zorlu tabiat koşulları bize, topluma mal olmuş oldukça başarılı birçok insanımızın zorlu yaşam öykülerini hatırlatıyor. 
Fakat bazen de, babalarının karşılaştığı zorlukların hiçbirini yaşamadığı ve çok rahat şartlarda çocukluk ve gençlik devresinden sonra, aldıkları iyi eğitimin de katkısı ile miras şirketleri çok daha iyi konumlara getirebilenler veya devir aldıkları mahalli çaptaki şirketleri uluslararası  nitelik kazandırabilenler de oldukça fazladır. Herkes kendi başarı formülünü yazabilmelidir. Makalemizin başında adı geçen iş adamlarımızı, Bülent Şenver 'in 152 iş adamı, iş kadını ve yönetici ile yaptığı çeşitli konuşmalar, onlardan talep ettiği  kendi başarı öyküleri ile ilgili yazılar,  notlardan oluşan ve üç yıllık çalışmasının ürünü olan "Kulağınıza küpe olsun" adlı kitabından alıntı yaparak yazdım.
Kitabın ilk sayfalarında “Başarının Sırları” konusunda görüş bildiren iş adamlarına göre, önem sırasına göre sıralanan 24 başarı kriterlerinin ilk üçü, insanları sevmek, Dürüst olmak, Çalışkan olmak olarak tespit edilmiştir.
Tüm okurlara sevgilerimle.


Öfke Kontrol

Öfke Kontrol
Öfkeyi Kontrol edemediğimizde İlişkilerimiz bozulur haklıyken haksız duruma düşebiliriz
Bazı insanların öfke kontrol sorunu varken bazılarımız ise zaman zaman öfke kontrol sorunları yaşayabiliriz. Depresyondaysa kaygı bozukluğu varsa kötü şartlar altındaysa bu durum öfke kontrol zorluğudur. Öfke ikincil bir duygudur. Yani Öfkenin altında; hak yenmesi, kıskançlık, üzüntü, yalnızlık itilmişlik, haksızlığa uğrama, hayal kırıklığı, engellenme aceleye gelme vb vardır.

Öfkeyi neden kontrol edemeyiz?
Bu soruyu kendimize sorduğumuzda aslında öfkemizi yaşamak kontrol etmek istemediğimizi de görürüz. Aslında herkes kontrol edebilir. O zaman niçin edemeyiz. Bazen öfkemiz karşımızdakini yönetmek için de kullanabiliriz. Ona ne kadar öfkelendiğimizi de göstermek isteyebiliriz

Kimlere karşı öfke kontrol edemiyoruz
Bu insanlar yakınımızdaki insanlardır. Arkadaş, sevgili, eş, anne baba ya da çocuğumuzdur. Bazen trafikte öfkelenmiş olsak da en çok da yakınlarımıza öfkeleniriz

Öfke hastalık mıdır?
Öfke kontrol sorunu süreklilik arz ediyorsa vara yoğa kızıyor öfkeleniyorsan uzun sürüyorsa hastalık haline geliyor demektir artık her şeye tepki veren hiçbir şeye sakin kalamayan insanlar haline geliyorlar. Günlük hayatta hepimizin zaman zaman öfkelenmesi normaldir.

Öfkemizi nasıl kontrol ederiz
Bir gün bekleyin ertesi güneş açsın o zaman duygu yoğunluğu gidecek rahatlamış olacağız. Tek çare hemen tepki vermekten çekinin ve bekleyin. Dur, düşün konuş. Dur, düşün davran. Doğru kişiye doğru zamanda doğru miktarda konuşmak önemlidir. Sakin zamanlarımızda önümüze bir kağıt kalem alarak nerede ne zaman hangi durumlar karşısında öfkeleniyoruz. Tek tek yazarak karşılarına da nasıl davranırsak en faydalı hale getirmiş oluruz. Öfke enerjisini faydalı kullanmayı öğrenmek önemlidir. Ör. Maç esnasında rakip oyuncudan tekme yiyen bir futbolcu öfkelenerek o da tekme atabilir ya da hırslanarak daha etkili bir oyunla maçın skorunu değiştirebilir.

Öfke kontrolünde psikoterapi
Öfke tedavisinin kontrolünde terapilerin faydası vardır. Ancak önce ne zaman nerede nasıl öfkelendiğimizi bulacağız. Öfke alanlarımızı bulduktan sonra üzerine nasıl gideceğimizi konuşacağız. Bu yüzden terapiler kişinin kendisini kontrol altına alabildiği için kişide öfke kontrolü sağlayabiliyor

Öfke Kontrolünde ilaç tedavisi
Öfke kontrol konusunda ilaçlar işe yarıyor kısa sürede ve azda olsa bu ilaçları tercih edebiliyoruz. İlaçlar kısa dönemde öfkemizin çok sert bir şekilde çıkmasını önleyebilir ama uzun vadede değil. Kısa vade de ilaç sonrasında terapi faydalı olacaktır.

Öfke kontrolü için 10 öneri
1. Konuşmadan önce düşünün. Anın sıcaklığı ile pişman olacağımız şeyler söyleyebiliriz en azından birkaç dakikanızı ayırın
2. Sakinleştikten sonra öfkenizi anlatın. Bir kez sakinleştikten sonra öfke nedeninizi uygun dille aktarın
3. Egzersiz yapın Koşu yürüyün temiz havaya çıkın
4. Mola alın. Sessiz sakin kalabileceğiniz bir mola sizi öfkelendiren veya rahatsız eden şeyle mücadele için hazırlık sağlar
5. Muhtemel sorunları belirleyin. Sizi delirten şeye değil çözüme odaklanın
6. “Ben dili” ile ifade edin. Birini eleştirmek ya da suçlamak yerine ona ben dili ile hitap edin.
7. Kin gütmeyin. Olumsuz duygular öfke nedenidir. Karamsarlık haksızlığa uğradım duygusu sizi bitirir. Affedin ve ders alarak unutun
8. Mizah kullanın. Mizah yüzleşmeye yardımcı olur. Rahatlamak tansiyonu azaltır: mizah kullanın ama iğnelemeyi değil
9. Gevşeme tekniklerini deneyin. Derin nefes alın rahatlatıcı bir manzara hayal edin veya içinizden kendinize sakin ol rahatla gibi yatıştırıcı cümleler tekrarlayın
10. Profesyonel yardım alacağınızı bilin. Öfke kontrol tam anlamıyla bir meydan okumadır. Öfkenizi kontrol  edemediğinizi düşünüyorsanız yardım almayı düşünün


4 Temmuz 2016 Pazartesi

Dinlemek Var Etmektir

Dinlemek Var Etmektir
Konuşmak kolay dinlemek zordur. Ancak dinlemenin olmadığı yerde biriken sorunlar vardır. İnsan olgunlaştıkça dinlemenin konuşmaktan önemli olduğunu anlar. Geriye dönüp bakın kendi yaşamınıza konuştuklarınızdan çok anlamaya çalıştığınız dinlediğiniz anların çok daha işe yaradığını görürsünüz.
Dikkat edin göreceksiniz ki nerede mutlu başarılı ve güçlü insan var onların ortak noktası etkili iletişim becerilerine sahip olmaları vardır. Etkili iletişim etkin dinlemekle mümkündür. İletişim anında bir konuşur iki dinleriz.
Anlamasına Dinleyin
 Etkin dinlemek için çekin aradan kendinizi beyninizle değil, kalbinizle dinleyin. Empatiyle dinleyin. Empatik dinleme; o ne düşünüyor, ne hissediyor onu anlamaya çalışmaktır. Ötekileştirmeden sorgulamadan, öğüt vermeden, eleştirmeden,  seçicilik yapmadan, “aynı fikirdeyim”, “farklı düşünüyorum” demeden olduğu gibi dinleyin. Dinleme anında  İç dünyanızın sesini keserek, duygularınızı kontrol ederek dinleyin. Sadece anlamasına dinleyin.  Anlamasına dinlemek yerine ne cevap vereceğimizi düşünmek, söz kesmek sağlıksız iletişimdir.  “Seni anlıyorum” deyiniz. “Seni anlıyorum” demeniz, onaylamak, aynı fikirde olmak demek değildir. Dinleme anındaki bakışlarınız, davranışınız duruşunuz onda kabul edilmişlik, önemsenmiş ve umursanmış olduğunu ortaya koyduğundan rahatlama güven ve sempati oluşturur.
 Dinlenilen Kişi Sorunlarını Çözer
 Etkin dinlenilen kişi en önemli psikolojik ihtiyaç olan tanık olunmayı yaşar.
Dinleme başlı başına önemli bir iştir, yaşamla danstır. Önemsenerek dinlenildiği için rahatlayan kişi kendi duygu ve düşüncelerinin farkına daha çok varmaya başlar. Farkındalığı artan kişinin zihnine çözüme ilişkin veriler gelmeye başlar ve çözüme ulaşır. Bulunan çözümü paylaşan kişi mutludur, öz güveni artar. Dinlenilmenin ne olduğunu anlayan kişinin diğer kişilerle etkin iletişim kurma becerisi artar. 
*Etkin dinleyen anne baba çocukları için rol modeldir.
*İletişim sorunları çoğunlukla dinleme problemlerinden kaynaklanmaktadır. İletişim dinleme eğitimle geliştirilebilen beceridir.
Geri Bildirim Önemli
* Ne ifade ettiğimiz ile ne ifade etiğimizi zannettiğimiz, ne anladığı ile ne anladığını zannettiğimiz arasında farklar olabilir. İletişimin anlamı geri bildirimdedir. Onun ne anladığını anlamamız önemlidir. “Benim ne söylemek istediğimden tam olarak ne anladın?” sorusu ile geri bildirim alabiliriz.
* Dinlenilen kişinin aktarmaya çalıştığı duygu ve düşüncelerini tam anlamak ve hatırlamak önemlidir. Bunun için dinlemeye istek, konuşana ilgi göstermek önemlidir
 Dinleme anında;
*Söylenilenleri duyabilmeli, dikkatini karşısındakine verirken ona bakmalı etkili baş hareketleri ve uygun kısa sözler söyleyebilmeli; “evet, anlıyorum, aa öylemi, çok üzülmüşsün, bu durumdan sevinmiş olmalısın, hımm vb”
*Anlayamadığı yerleri tam anlamaya çalışmalı. Açıkça ifade edilemeyenleri, ima, kinaye, satır aralarında verilmek istenen mesajlar anlaşılmaya çalışılmalı. “Bunu mu demek istedin, tam ne anlamam lazım?”
*Dinleme anında akıl okuyuculuğu ve onun ne konuşacağı hakkında tahminde bulunmamalıdır.
*Bakışlarımız özellikle gözlerini takip etmeli çünkü göz iç dünyamızı yansıtandır. Duruşumuz ona yönelik, anladığımızı ortaya koyan; yukarı, aşağı baş hareketlerimiz olumlu etki yapar.
*Dinleyici oluşacak karışıklığın netleştirmek için soru sorabilmelidir.
*Beden dilimizin uyumlu olması güven ve sempati yaratır.
*İnsanların etkili dinlemesinin şartlarından biri de doluluğunun azaltılmasıdır. Tamamen kendisiyle dopdolu insanın başkasını dinlemeye yer kalmıyor.
Dinleme anında olumsuz davranışlar
*Bakışlarla bozmak, boş bakmak, bakmamak, gözlerin sık sık kaçırılması, dik dik bakmak, sorgulayan şüphe içeren bakışlar.
 *Beden merkezinin kişiye doğru olmaması
*Konuşan kişiden daha yüksek ya da düşük seviyede kalmak
*Jest ve mimik kullanımında aşırılık ve ya azlık
Nasıl Dinliyorsan, Öylesindir
*İki kişinin birbirlerini dinleme davranışlarından o iki kişi arasında gelişen ilişkinin sağlıklı olup olmadığı hakkında çok şeyler söyleyebiliriz
*Dinlemek le ya var edersiniz, ya yok, ya da yaralarsınız
*Geçmişimizi gözlemlediğimiz zaman sorunların ve anlamadığımız yönlerin temelinde kendimizi anlamadığımız ortaya çıkar. Yani kendimizi dinleme konusun da eksikliklerimizden bahsedebiliriz.
Dinlemek Tanıklık Etmektir.
*Gerçekten dinleme bir tanıklık sürecidir.  “Laf göze anlatılır, dinlerken bana bak” derken adam tanık istiyor. Ve gözler insanın iç dünyasını yansıtır. Gözler insanın özünü, canını var oluşunu yansıtır. Ve onun tanıklığını istiyoruz. Doğamızda olan şeylerin en katıksız olanını çocuk davranışlarından gözlemleriz.  Çocuğumuz bize bir şey anlatırken tv ye bakıyorsak, gelir elleriyle yüzünü kendisine çevirir.
Nasıl Konuşalım ki İnsanlar Bizi Dinlemek İstesin?
Etkin dinlemede etkili konuşmada etkili insan olmakla mümkündür.
Sizi dinleyen kişi; dedikodu yaparsanız, yargılamada bulunursanız, olumsuz konuşma, şikayet etme, mazeret üretme ve gerçeklerden kopuk dogmatik fikirlerinizi dinlemekte zorlanabilir. Ses tonununuz dinlenilmenizde bir faktördür

6 Mart 2016 Pazar

Zaman Psikolojisi

Zaman Psikolojisi
Zamanımızı nasıl değerlendirdiğimiz bizi tanımlar. Ünlü psikolog Prof. Philip Zimbardo “Şeytan Etkisi Kötülüğün Psikolojisi” kitabının yazarı. Kitap 816 Sayfa 2015 baskısı. Tavsiye ederim. Çok şey öğreneceksiniz.
 Kitabın yayınlanmış özeti ve değerlendirmelerim.
1971`de bir grup üniversite öğrencisi görünürde mahkûmiyet psikolojisinin araştırıldığı bir deneye gönüllü olarak katıldı. Rasgele seçilmiş öğrencilerden bir kısmına gardiyan, bir kısmına da tutuklu rolü verildi. Stanford Üniversitesi Psikoloji Bölümü`nün bodrum katında oluşturulan yapay bir hapishanede rollerini oynamak üzere deneye dahil olan öğrenciler, deney başladıktan kısa süre sonra bambaşka bir gerçeklik algısıyla rollerini içselleştirdiler. Bundan sonra yaşananlar ise psikoloji tarihinde bir mihenk taşına dönüştü. Stanford Hapishane Deneyi olarak bilinen bu çalışmanın mimarı Prof. Philip Zimbardo, durumsal güçlere ve sosyal dinamiklere bağlı olarak insanların ansızın nasıl canavarlara dönüşebildiğini kanıtlamıştı.
 Daha da önemlisi, Stanford Hapishane Deneyi`nin ortaya koyduğu bulgular insanlık suçlarının bazı dinamiklerini açıklamaya yardımcı oldu. Aynı şekilde bu deney, Ruanda`daki katliamlardan Irak savaşında ABD askerlerinin özellikle Ebu Gureyb Hapishanesi`ndeki insanlık dışı zulümlerine kadar tarihimizde kayıtlı ve ne yazık ki önlenemez bir şekilde devamı gelen insanlık suçlarını sosyal psikolojik yönden, yetkenin ve güç algısının insan tutum ve davranışlarına zararları açısından ele alınabilir bir analiz seviyesine taşıdı.
"İyi" insanlara kötülük yaptıran şey nedir? Philip Zimbardo Şeytan Etkisi ile okuru bir yolculuğa çıkartıyor ve bu sorunun cevabını okurla birlikte bulmaya çalışıyor.
Filmleri çekilen, belgesellere konu olan, esinlenilerek romanlar yazılan Stanford Hapishane Deneyi`ni ve genel anlamda "kötülüğün psikolojisini" ele alan Şeytan Etkisi’ni okurken insanların nasıl başkalaşım geçirdiklerine tanıklık edecek, sizin de aslında o insanlardan farklı olmadığınızı düşündükçe tedirgin olacaksınız.”
Zimbardo’ya göre insanlar zaman algılayışlarına göre altı kategoriye ayrılıyorlar.
1.Geçmiş zaman odaklı olumlu düşünenler. Onlar nostalji ye bayılıyorlar. Geçmişin güzel anıları dillerinden düşmez onların: “ah nerede o eski günler” sözü onlara göredir.
2.Geçmiş odaklı olumsuz düşünenler. “Hiç gün görmedim”. “Ben bahtsız kör talihliyim.” Kötü anılar hayal kırıklıkları ayrılıklar onların bu günlerini de bozuyor. Evhamlılar.
3. Bugün ve şimdiyi aktif yaşayanlar. Onların ne geçmiş, ne gelecek umurlarında değildir. Aman ya kardeşim boş ver gitsin bi daha mı gelecez bu dünya ya, kefenin cebi mi var ne kafana takıyonda, hızlı yaşa genç öl, Bu hayattan kimse sağ çıkmamış” diyorlar, anı yaşamaya bakıyorlar ve hep neşeliler.
4.Bugün ve şimdiyi pasif yaşayan, kaderciler. “Batsın bu dünya” Olaylar karşısında sorumluluk alamıyor üşengeç tembel ağıt yakan garibanlar. Ferdi Tayfur, Orhan Abimiz, Müslüm Gürses onlar için söylüyor.
5.Gelecek için, “başarı” için hedef belirleyenler. Kendi gücüne güvenen, yarın için bugünleri feda edenler. Onlar hep çalışır didinirler. Onlar biraz tedirgin endişeli olabilirler. “Mutlaka yapmalıyım”, “başarmalıyım” cümleleri onlara aittir.
 6.Yarınları için bugünlerini feda edenler. Onlar için bu dünyanın pek de bir önemi yoktur. Her şey anlamsızlaşır. “Bugün ahiret için ne yaptın” la esas yaşam ölümden sonra olanıdır. Çoğunlukla bu dünya da mutlu olamayanlarında öbür dünyası onları canlı, mutlu ve sağlıklı yapar. Tutunacak dallarıdır onların gelecek dünyaları.

Altı Kategoride incelediğimiz zaman algısı her insan da değişik oranlarda vardır. Çoğu insan bazı maddelerde çok fazla yoğunlaşabilirler.
İnsanların zaman algıları onların, iş yaşamları, bağımlılıklar, arkadaşlık ve gönül ilişkileri, depresif olmaları, strese dayanıklılık gibi ruhsal bedensel ve sosyal yönlerinde oldukça etkilidir. Hangi zaman merkezi ağırlıklı olursanız olun artı ve eksi etkilerini yaşayacaksınız.
İdeal zaman algısı yönetimi nedir?

Zimbardo’ya göre Geçmiş, şimdiki ve gelecek zaman dilimleri yani üç zaman diliminde de yaşamak, esnek davranmak ve içinde yaşadığımız duruma göre üç zaman merkezini de yaşamımıza dahil edebilmeliyiz.  Anı yaşamalı, geçmişten kopmamalı geleceğe ilişkin planlarımız olmalı.  “Keşke” ve “Eğer” cümleleri anın yaşamayı engeller. Anın verimi için ruh yapımızın iyi olması gelecek için bizi verimli kılar. Geçmişin olumsuzluklarından sadece ders çıkartmak, olumlu anlarını canlı tutmak, gelecek planlarımız için de anı hem yaşamak hem de geleceğe ilişkin çalışmalar yapmak. Yani geçmiş gelecek ve bugün sağlıklı değerlendirilmelidir.

8 Aralık 2015 Salı

SEMİNER KONULARIM Hakkı Güleç

SEMİNER KONULARIM
Beden Dili
İşyerinde Beden Dili
Pazarlamacının  Beden Dili
Öğretmen Beden Dili
Siyasetçinin Beden Dili
İletişim ve insan İlişkileri
Zor İnsanlarla İletişim
Makam odaları ve Güç Gösterileri
Renkler ve Dünyamız
İkna Psikolojisi
Çözüm Odaklı Yaklaşım
Duygu Kontrol ve Rahatlama Teknikleri
Öfke Kontrol, Stres Yönetimi
İnternet Bağımlılığı
Sigara Bağımlılığı
Sınav Kaygısı
Verimli Ders Çalışma ve Test Tekniği
Beynimizi Tanıyalım
Aile Danışmanlığı ve Görüşme Teknikleri
Eş Seçimi, Evlilik Süreci ve Boşanma
Aile içi iletişim
Evlilik ve Cinsel Yaşam
Aile, Çocuk ve Başarı
Yalanı anlamak, Yalan Söylemek

Hafıza Teknikleri

6 Aralık 2015 Pazar

Doğru cevap için doğru soruyu bulun...

Doğru cevap için doğru soruyu bulun...
Bugün bir arkadaşım;  "hocam NEDEN kimse bana selam vermiyor, benimle istediğim kadar ilgilenmiyor ve beni önemsemiyor...vb" şikayet ediyor.. O sevilme, kabul görme önemsenme ihtiyacını dile getiriyor. Yani var olmak istiyor. Varlığını diğer insanların gözünden hissetmek istiyor. Arkadaşımın bu serzenişi aslında doğamız, sosyal yönümüz, psikolojik yönümüz... Onu dinledim. O dinlenilmiş ve anlaşılmış olmaktan dolayı önemsendiğini ilgilenildiğini ve varlığını benim gözümden hissetti ve rahatladı....
Ve ona tek bir soru sordum, "nasıl davranırsak insanlar bizimle daha çok ilgilenirler selam verir bizi önemserler...."
Bir süre düşündü, sessizlik yaşadık. Çayından bir yudum aldı ve, "evet hocam şimdi anladım ne demek istediğinizi... " demesine karşılık;
"aklınıza gelen nedir?" diye sordum.
Hocam selam almam için önce selamı veren ben olmalıyım, ilgi görmem, önemsenen olmak için de ilgilenen ve önemseyen olmalıyım...vb" derken rahatlamıştı. Karşımızdakinden istendik davranışı elde etmenin yolunu bulmuştu..
Bizim yaptığımız doğru soruyla doğru cevabı bulmaktı..
Önce sormamız gereken ise, "ne sorarsam kendime veya karşımdakine doğru cevabı bulabilirim/bulabilir..."
Beynimizi soruna yönelik değilde çözüme yönelik hale getirmek için, "ne, nasıl, kiminle, ne zaman,nerede, ne kadar, .." gibi açık uçlu sorularla yönlendirebiliriz...
"Neden/niçin" le çözümsüz kalırız
Eğer, çözüme değilde sohbetimizin başında dile gelen, "NEDEN selam vermiyor" gibi..."Neden" ve "niçin" ile sorun odaklı yaklaşırsak çözüme ulaşmamız zorlaşır. Çünkü kendimize "neden" ve "niçin"ile başlayan sorular sorduğumuz da bu bir serzeniş olur şikayet olur ve beynimizin üreteceği cevaplar sürekli bizi haklı çıkartacak şekilde olmaya başlar. Haklı çıkmak "mağdur oluyorum, hakkım yeniyor..vb" hissi yaratacağından insanı mutsuz eder. Haklı olduğunu düşünmek stres nedeni
Haklı değil, Mutlu olalım
Haklı ama çözüme ulaşamayan mutsuzlardan olmamak için soruyu doğru sormayı öğrenelim ki doğru soruların üreteceği doğru cevaplarla çözüme ulaşalım haklı değil mutlu olalım...HG

3 Aralık 2015 Perşembe

Sistemin Metalaştırdıkları ve Sağlıklı Aile ortamı

Sistemin metalaştırdıkları
Metalaşma nedir?
Sosyal bir yıkımdır. Vicdanın yok edildiği, her şeyin “mış” gibi yaşandığı, kalabalıkların “şey” olduğu, her şeyin kar aracına dönüştürüldüğü sistemdir metalaşma dediğimiz.
Bu sistemde ne kadar tüketebilirsen; o kadar varsın, mutlusun ve saygınsındır. Tüm makamlar, mevkiler ve kariyerler var olabilmenin aracı durumundadır. 
Var olabilmek, mutlu olabilmek ve de saygın olabilmek için var gücümüzle çalışır didinir fazla mesai yaparız. Yetmezse ayak oyunları, kulis, particilik yalan, dolan, sahtekarlık amaca hizmet ettiği için adeta kutsanır durumdadır. İyi hissetmek için çok tüketmek gereği vardır bu durumda modern kölelik sisteminin dişlileri teslim alır tümümüzü.
İnançlarımız ve metalaşma
İnançlarımız bile bu durumdan “ılımlılaştırma”, sahte hadisler ve insanlarla nasibini almaya başlar. İnançlarla ilgili ritüeller ibadet değil dinin kendisi olarak algılatılırken ibadetin özü olan yardımlaşma dürüstlük insanca davranış dayanışma insanlığın faydasına olanların yüceltilmesi kul hakkı emeğe saygı insana saygı sevginin temel konu olduğu untturulur.
Çatıştırma ve ayrıştırmalar metalaşma yolunda kullanılması
Bu yapı her şeyi denetimi altına almaya başlar. Olmuş, olan ve olacak tüm çatışmaların aslında çıkar hesabı olanlar tarafından başlatıldığı ve yönetildiği bilinir. Bu çıkar çatışmalarında etnik yapı, inançlar ve mezhep araç olmaya başlar.
Direnenler için...
Tüm sorunlar; siz bizim metalaştırabildiklerimizden misiniz, yoksa metalaştıramadıklarımızdan mısınız dan çıkmaya başlar. Balık misali suyu fark edemeyen, sistemin dönüştürdükleri, uysallar ve köleler sistemden nasiplenirken; diğerleri izlenir yani asiler farkında olanlar dönüştürülemeyenler, kandırılamayanlar, satın alınamayanlar ceza görür veya nasiplenmeleri zorlaşır.
Sistemin ürettiği yanlış çözüm "Feminizm"
Güçsüzlükleri, çabuk ve kolay metalaştırabilmelerin den dolayı en çok acı çekenler olan kadınlar yine sitemin üretip önlerine koyduğu” feminizmin” şiddetli savunucusu haline gelirler. Feminist yaklaşımlarda karşılarında erkeği gören kadınlar tüm öfke ve enerjilerini onlara yöneltirler bazen de kadınlar da daha çok sahip olarak erkekleri yönetme peşinde koşarlar. Bu durum sistemin devamına hizmet eder. Sitemi güçlendirir. Sistemin güçlenmesine hizmet eden feminizm, sistemin ürettiği hilelerden biridir. Aslında ezilen sömürülen ve altta kalanlar insanlardır. Konu cinsiyetlerin üstünlüğü değildir, sistemin metalaştırdığı tüm insanlardır. 

Sağlıklı aile Ortamı
Aile Danışmanlığı ve Metalaşma Konusu
Sağlıklı Aile ortamında var olabilmiş sağlıklı ruh yapısına sahip alile bireylerinin farkındalığı artmaktadır. Sağlıklı ruh haline sahip olmak demek Sağlıklı aile ortamında sevildiği, kabul edildiği umursandığı takdir edildiği için varoluşun tüm boyutlarını yaşayabilen çocukların yan yollara sapması zorlaşmaktadır. Zira sağlıklı aile ortamında var olamayan çocukların var olmak için daha fazla eşya statü mevki elde etmeye çalışarak var olmaya çalışmaktadırlar. Sahiplik varoluşta araç konumundadır. Çocuklarımızın sağlıklı kişiliğe sahip olabilmelerinde ailenin belirleyiciliği olabilmekedir.