Şark kurnazı
Ali Bey, İsviçre’nin bir kasabasında manavlık yapıyordu. Ailesi aslen
Konyalıydı. Tıpkı Konya’daki gibi İsviçre’deki yaşadığı kasabada da evlere
açıktan süt satışı vardı. Taze mis gibi “tek inek sütü” satın alan Ali Bey’e,
İsviçreli sütçü; “Artık siparişlere yetişemiyorum, sütüm yetmiyor” diye dert
yanar. Ali Bey gayet kurnaz, müstehzi bir ifadeyle; “Takma kafana. Bu işin
kolayı var, biraz su eklersin olur biter” der. İsviçreli Sütçü, Ali Bey’in ne
demek istediğinden hiçbir şey anlamaz. Sütçü, Türkiye’de yapıla gelen genel
uygulamadan, kurnazlıktan bahseden Ali Bey’in şaka yapıp yapmadığını anlamaya
çalışır. Sütçü, her zaman ki gibi, süt satışlarından sonra
yorgunluk birasını içmek için, kasaba meydanında ki Cafe’ye gider. Kafası
karışmıştır sütçünün. “Süte su nasıl karışır”, bir türlü anlam veremez.
Herkesin birbirini tanıdığı Cafe de “Süte su karıştırma” konusunu
paylaşır. Cafe müşterilerinin çoğu; “Ali Bey sana şaka yapmış olabilir”
derken, aslında onlar için, “oldukça ilginç ve komik durum”, günün espri
konusudur artık. Ali Bey ise; “bu çok sıradan, basit bir konuya neden
kafaları basmıyor?” diye düşünür. En sonunda ” Yaaa bu adamlar biz kadar zeki
değiller” hükmüne varır.
Strateji
ve taktik
Strateji;
Uzun vadeli hedeflere ulaşmak için yapılan planın adıdır. Taktik ise, o
stratejinin gerektirdiği anlık veya kısa dönemli uygulamalardır. Günü birlik
düşünen, gelecekle ilgili hesaplar yapamayan ve kendini baskı altında hisseden
kişilerin kurnazca davranışları sadece taktik düzeyde kalır.
Süte su karıştırmaktan öte kafası basmayanların, gün gelir tüm inekleri ve
çiftlikleri, stratejik düşünenlerin eline geçer
Kurnazlık ve şark
ilişkisi nedir?
Dünya haritasında, doğuya gittikçe artan az gelişmişlik, tasfiye edilemeyen
feodal yapı, ağalık, beylik, töre, baskı, korku altında oluşan yaşam
biçimlerinde altta kalanlar; çoğunlukla otoriteye tabi olmak, biat etmek
durumunda kalırlar. Kendisini ifade edemeyenler, ihtiyaç ve taleplerini
otoritenin gazabına uğrama korkusuyla gizli saklı ve kurnazca yapmak zorunda
kalırlar. Her şey şekilden ibaret olmaya başlar. İşin özü, göz ardı edilir.
Hayatlar “mış” gibi yaşanır. İki yüzlülük, yalan, dolan ve sahtekarlık toplumun
genetiğine kazınır. Kurumlar statülerinin gerektirdiği rollerden ziyade,
menfaatlere hizmet etmeye başlar. Kim ki evrensel değerlerden bahsetse anında
dışlanır ve tepki çeker. Doğruyu söyleyenler dokuz köyden kovulabilir. İnsanlar
kendilerini inim inim inleten sistemden, balık misali; içinde yer aldıkları suyun
farkına bile varamazlar. Azla yetinemeyenler, kurnazlıklarıyla kazandıkları
ufak şeylerle tatmin olurlar.
“Kuyunun
dibinde ki kurbağa, gökyüzünü kuyunun ağzı kadar sanır” Çin atasözü
Okuyarak, öğrenerek ve araştırarak kuyunun ağzına yaklaşmanız, büyük resmi
görebilmeniz ve stratejik davranabilmeniz dileğiyle..
YENİMERAM GAZETESİ hgulec58@hotmail.com
0 Yorum:
Yorum Gönder
Kaydol: Kayıt Yorumları [Atom]
<< Ana Sayfa