24 Ocak 2013 Perşembe

Bonsai


                                 
   Saksıda ağaç yetiştirmek üzere geliştirilen “Bonsai” sanatı ile güdük kalması sağlanan ağaçlar bana hep “yetiştirdiğimiz” çocuklarımızı hatırlatır. Dev gibi çınar, meşe palamudu..vb ağaçları  20 cm boyunda ağaççık olarak saksıda süs bitkisi haline getirmek için yüzlerce yıllık bilgi birikimi gerekmiştir. Nasıl budanacak nereye ekilecek, ne kadar suya ve ışığa bırakılacak bonsai sanatı tüm bunları tanımlar.  Toprağı, ışığı ve suyu sağlansa idi ve kendi haline doğal gelişimine müdahale edilmeseydi; kendi potansiyellerini gerçekleştirip dev birer ağaç olacaklardı.  Çocuklarımızın her biri çınar ağacı gibi dev olabilecekken, potansiyel birer dahi, bilim ve sanat adamı olabilecek şekilde dünyaya gelmişken, neden başarısız olurlar, dev olabilecekken neden güdük kalırlar “bonsai” misali…
 Çiftçilerimiz çok iyi bilirler ki; fidanın sağlıklı yetişmesi için  toprağının kalitesi, gübresi ve sulanması oldukça önemlidir. Ağaca şekil kazandırmak amacıyla yapılan bilinçsiz budamalar onun doğal gelişimini aksatacaktır.  Ağaç sağlıklı doğal ortamında bonsai misali müdahale edilmedikçe, genetiğinde var olan potansiyellerine erişebileceklerdir. İyi niyetli ama kötü etkili ana babalar şekil vermek amacıyla “engin tecrübelerini” çocuk yetişmede kullanırlar;  dev beklerken güdük yetiştirdikleri çocuklarının sebebi kendiler, olduklarının farkına bile varamazlar.
Çocuk nasıl yetiştiriliyor?
Çocuğun dev mi olacağı yoksa güdük bir süs bitkisi mi olacağı konusunda;  ailede ki yaşamı belirleyici olacaktır. Çocuğumuzun ne olacağı üzerinden kendi var oluşlarını yaşamak isteyenler sadece ana baba değildir. Okullar, öğretmenler ve diğer aile büyükleri çocuk üzerinden kendi egolarının tatminini ön planda tuttuklarının çoğu zaman farkında bile değillerdir. Çocuk hasbelkader çok yüksek puanlarla çok istendik bir okulun popüler bir bölümünü kazanabilir. Çocuk bir şey olmuştur ama kendisi olmuş mudur orası önemli.. “Ne olur kendisi olamazsa çocuk. Mühendis, avukat, doktor, öğretmen filan odluya işte daha ne isteyelim ki”  Hastasından bıçak parası alan doktor, hileli inşaat yapan mühendis, etik değerleri hiçe sayan avukat, yetiştirdikleri potansiyel suçlu olan öğretmenler…Kendileri olmadan bir şey olanlar arasından çıkacaktır  Bir şey olabilmesi için tüm hayatı ıskalayan insanlar; çok anlamlı, mutlu ve üretken bir yaşam sürdürebilecekler midir? Çok sağlıklı bir aile kurabilecekler midir? Çok sağlıklı çocuk yetiştirebilecekler midir?  Çok popüler, kariyer ve para kazandıran meslekleri ne kadar sevdiler ne kadar üretken olabildiler…Ana baba, okul, öğretmenler her fırsatta bu çocuğun kendilerine ait olduğunu vurgulamadan edemezler… Onların tatmin aracı olan çocuk; ileriki yaşamında kendi doğasına uymayabilen bir meslek sahibi olduğu için mutlu olabilmesi zorlaşacaktır. İnsanların en mutlusu sevdiği işi severek yapanlardır…
Çocuk nasıl yetişir?
Ana Baba bilmelidir ki “çocuğu nasıl yetiştireyim?”  değil;
” çocuk nasıl yetişir?” bilincine erişmelidir. Çocuğun yetiştiği Aile ortamı, tıpkı bir ağaç fidanının sağlıklı gelişimini sağlayan  uygun ortamı bulması gibidir. Fidanı biz yetiştirmeyiz. Fidanın dev bir ağaç olabilmesi için ona gerekli olan toprak, su ve gübrenin verilmesi yeterli olacaktır.  Verimli toprak gibi sağlıklı aile ortamı önemlidir. Sağlıklı aile ortamında umursanan, kabul gören, değeri hissettirilen, yetenekleri övülen ve sevgi gören çocuklar kendi potansiyellerini gerçekleştireceklerdir.  Dürüstlük, kendini ifade edebilmek, barışçıl olmak, kendimizi geliştirmek, ölçülü olabilmek, kendimize ve başkalarına saygılı olabilmek, güvenilir olmak, empatik olmak, adil olmak gibi değerlerin her biri  aile toplantısının konusudur. Toplantıya beş yaşını aşmış  ailenin tüm fertleri katılır. Ailenin her bireyi sırayla toplantıya başkanlık eder. Ne kadar acemice, yetersiz olsa da ailenin en küçük bireyleri; kişilik gelişiminin en sağlıklı olduğu kendi potansiyellerinin geliştirildiği, kendisinin hiç dayatma, ön yargı olmadan anlamasına dinlenildiği ortamlarda özgüvenleri oluşur. Tam olarak kendileri olmaya başlarlar. O toplantılarda ezen, ezilen, dikte eden, egosunu tatmin eden, dayatan olmaz. O toplantılarda sen, ben değil; biz bilinci hakimdir. Sağlıklı aile ortamı dediğimiz ortam biz bilincinin geliştiği ortamdır. Çocukların söz haklarının olması, kendilerini tam olarak ifade edebilmeleri aile içerisinde oluşan değerin oluşumuna kendilerinin de katkı da bulunmuş olmaları, onların değerlere sahip olmalarını, sınırlarının ve sorumluluklarının bilincine ermelerini sağlar…   HG

0 Yorum:

Yorum Gönder

Kaydol: Kayıt Yorumları [Atom]

<< Ana Sayfa