8 Nisan 2013 Pazartesi

Kadınlar ve erkekler


   İskele yanı deniz kenarı,  Bursalıların Mudanya ya geldiklerinde en çok uğradıkları çay bahçelerinden biridir Yıldız çay Bahçesi.  7 yıl önce Mudanya ya  geldiğim ilk günlerde en çok takıldığım yerdi.  Yine öğrenci velilerine ve tanıdıklarıma buluşmak için buraya randevu veriyorum. Sahibi Yüksel Bey, Eşi ve Çocukları işletiyor burayı. Aile ortamı tüm bahçeyi kaplamış. İnsanlar en nezaketli yönleriyle gelir buraya…
   Eylül, ekim ayları Mudanya’nın en güzel günleri. İyot kokusu, yosun kokusu ve deniz olabildiğince sakin. Öğle sonu saatleri,  insanın içini nedeni belirsiz bir hafiflik ve mutluluk kaplar, hissedersin hafif hafif esen ılık rüzgarı… Dersin ki;
deniz, güneş ve insanlar  en sevimli en güzel ve en mutluyken buluşmuşlar,  doyasıya yaşamak için o anı.
      Genç bir erkek ve kız arkadaşı, Yıldız Çay Bahçesi; denizin kenarı  masaya oturuyorlar. Muhtemelen ikisi de üniversite öğrencisi.   Kız çok heyecanlı durmadan anlatıyor.   Erkek ise zorlama mimikler, onu dinlemeye çalışıyor. Elleri ve ayakları ritmik hareketlerle sıkıntısını çok belli ediyor. Kız kendisini dinleyen, sözünü kesmeyen arkadaşından memnun görünüyor. Çok biriktirmiş sürekli konuşmak isteyen hali var.
   Bu durum bana bir dergide okuduğum yazıyı hatırlattı. İngiltere’de yapılan bir araştırma da, kadınların günlük konuştuğu kelime sayısı 25 bin civarında iken, erkekler de bu sayı 12-13 bin ler de kalıyormuş.
  Kadınlar paylaşmadan, konuşmadan ve iletişimden yanalar. Onlar yaşanan sürece önem veriyorlar. Sorunlar karşısında İletişimi,  konuşmayı ve ilişkiyi başlatan ve bu iletişim sürecini devam ettirmek  isteğindeler
 Erkekler ise konuşmaktan çok suskun kalıp;  sorunları, düşüncelerini ve hesap kitaplarını iç dünyalarında evirip çevirerek sonuca gitmeye çalışıyorlar.  Konuşmaktan çok eyleme geçmeye ve bir an önce sonuç almaya programlanmışlar. Kadın anlatırken, “şöyle yapsaydın ya , niye böle yapmadın..” diyerek eylem odaklı yönlerini ortaya koyuyorlar.
     Eve yorgun, argın  günlük konuşacağı tüm kelimeleri bitirerek gelen erkek, şöyle bir sesiz kalıp “kafayı dinlemeyi” hayal eder. Bazen de planladığı ve düşündüğü  projeleri için suskun kalmayı iç dünyasında konuyu irdelemeyi sever.  Evin hanımı ev işlerinden başını kaldıramamıştır ve onun kelimeleri erkeğin aksine daha belki yarısı bile bitmemiştir. Eşi eve gelir gelmez başlar onun için önemli olan konuları paylaşmaya. Kocasının yorgunluğu, suskunluğu ve sıkkın hali onun neyin var diye sormasına neden olabilir. Erkek  “yok bi şey..” dese de,  kadın kendisiyle paylaşım konusunda yetersiz bulduğu kocasına içerlemeye başlar. Bu arada kadın tarafından bir çok varsayımlar üretilmeye başlanır.” Zaten ben bu evde neyim ki, garanti bi başkası var, biz burada hizmetçi miyiz,  beni eskisi kadar sevmiyor…”
  Erkek ise; “ bi sus be kadın kafamızı dinleyelim, konuştuğu şeylerin aslı faslı yok, bir saattir dır dır edip duruyorsun” . Bazen de çekip gider evden bir parkta yalnız kalma ortamını elde eder veya kafa dağıtmak için de kendisi gibi arkadaşlarını arar…
 Ne olmalıydı?
     Olması gereken kadın da erkek de birbirlerinin ve kendilerinin farkına varabilmeleri gerekirdi.
  Kadın; çayını verdikten sonra yanından ayrılırken konuşmak istediğin zaman seni dinleyebilirim..vb diyebilmeliydi. Konuşmak konusunda fazla zorlayıcı olmamalıydı. Kendisini dinlemeye hazır bir hayat arkadaşı olduğunu düşünen erkek mutlaka konuyu eşi ile paylaşacaktır. 
Erkek; eve her ne kadar yorgun gelsem de sessizlik istese de eşine de zaman ayırması gerektiğinin bilincinde olmalıydı. Bir şekilde bu paylaşım ortamına kendisini hazırlamalıydı. Bu işin iki tarafı da memnun edebilecek bir orta yolun olduğunu bilmeliydiler.. Evin hanımını, eşini dinlerken saygıyla gülümseyerek ve değer verdiğini hissettirerek,  anlamasına  dinliyebilmeliydi. Dinleme anında ön yargıları, kendi doğrularını, ön yargılarını aşarak, kalbiyle ve  empatik bir davranışla dinlemeliydi.  Bir hayat arkadaşı olduğunu düşünerek, önce insan ve de kadın olduğunu, farlılıklarının olabileceğinin bilinciyle dinliyebilmeliydi. Bu paylaşım anı iki tarafında birbirlerini var ettikleri andır. Bu anda tüm maskeler, sosyal yüzler, "mış" gibi yaklaşımlar yerini; can cana, insan insana bir sohbete bırakır.. Aksi durum yalnızlıktır, mutsuzluk ve umutsuzluktur...HG



0 Yorum:

Yorum Gönder

Kaydol: Kayıt Yorumları [Atom]

<< Ana Sayfa