Kadınlar ve erkekler
İskele
yanı deniz kenarı, Bursalıların Mudanya ya geldiklerinde en çok
uğradıkları çay bahçelerinden biridir Yıldız çay Bahçesi. 7 yıl önce
Mudanya ya geldiğim ilk günlerde en çok takıldığım yerdi. Yine
öğrenci velilerine ve tanıdıklarıma buluşmak için buraya randevu veriyorum.
Sahibi Yüksel Bey, Eşi ve Çocukları işletiyor burayı. Aile ortamı tüm bahçeyi
kaplamış. İnsanlar en nezaketli yönleriyle gelir buraya…
Eylül, ekim ayları Mudanya’nın en güzel günleri. İyot kokusu, yosun
kokusu ve deniz olabildiğince sakin. Öğle sonu saatleri, insanın içini
nedeni belirsiz bir hafiflik ve mutluluk kaplar, hissedersin hafif hafif esen
ılık rüzgarı… Dersin ki;
deniz,
güneş ve insanlar en sevimli en güzel ve en mutluyken buluşmuşlar, doyasıya
yaşamak için o anı.
Genç bir erkek ve kız arkadaşı, Yıldız Çay Bahçesi; denizin kenarı masaya oturuyorlar. Muhtemelen ikisi de
üniversite öğrencisi. Kız çok heyecanlı durmadan anlatıyor.
Erkek ise zorlama mimikler, onu dinlemeye çalışıyor. Elleri ve ayakları ritmik
hareketlerle sıkıntısını çok belli ediyor. Kız kendisini dinleyen, sözünü
kesmeyen arkadaşından memnun görünüyor. Çok biriktirmiş sürekli konuşmak
isteyen hali var.
Bu durum bana bir dergide okuduğum yazıyı hatırlattı. İngiltere’de yapılan bir
araştırma da, kadınların günlük konuştuğu kelime sayısı 25 bin civarında iken,
erkekler de bu sayı 12-13 bin ler de kalıyormuş.
Kadınlar paylaşmadan, konuşmadan ve iletişimden yanalar. Onlar yaşanan sürece
önem veriyorlar. Sorunlar karşısında İletişimi, konuşmayı ve ilişkiyi
başlatan ve bu iletişim sürecini devam ettirmek isteğindeler
Erkekler
ise konuşmaktan çok suskun kalıp; sorunları, düşüncelerini ve hesap
kitaplarını iç dünyalarında evirip çevirerek sonuca gitmeye çalışıyorlar.
Konuşmaktan çok eyleme geçmeye ve bir an önce sonuç almaya
programlanmışlar. Kadın anlatırken, “şöyle yapsaydın ya , niye böle yapmadın..”
diyerek eylem odaklı yönlerini ortaya koyuyorlar.
Eve yorgun, argın günlük konuşacağı tüm kelimeleri bitirerek
gelen erkek, şöyle bir sesiz kalıp “kafayı dinlemeyi” hayal eder. Bazen de
planladığı ve düşündüğü projeleri için suskun kalmayı iç dünyasında
konuyu irdelemeyi sever. Evin hanımı ev işlerinden başını kaldıramamıştır
ve onun kelimeleri erkeğin aksine daha belki yarısı bile bitmemiştir. Eşi eve
gelir gelmez başlar onun için önemli olan konuları paylaşmaya. Kocasının
yorgunluğu, suskunluğu ve sıkkın hali onun neyin var diye sormasına neden
olabilir. Erkek “yok bi şey..” dese
de, kadın kendisiyle paylaşım konusunda
yetersiz bulduğu kocasına içerlemeye başlar. Bu arada kadın tarafından bir çok
varsayımlar üretilmeye başlanır.” Zaten ben bu evde neyim ki, garanti bi
başkası var, biz burada hizmetçi miyiz, beni eskisi kadar sevmiyor…”
Erkek ise; “ bi sus be kadın kafamızı dinleyelim, konuştuğu şeylerin aslı faslı
yok, bir saattir dır dır edip duruyorsun” . Bazen de çekip gider evden bir
parkta yalnız kalma ortamını elde eder veya kafa dağıtmak için de kendisi gibi
arkadaşlarını arar…
Ne olmalıydı?
Olması gereken kadın da erkek de birbirlerinin ve kendilerinin farkına
varabilmeleri gerekirdi.
Kadın; çayını verdikten sonra yanından ayrılırken konuşmak istediğin zaman seni
dinleyebilirim..vb diyebilmeliydi. Konuşmak konusunda fazla zorlayıcı olmamalıydı.
Kendisini dinlemeye hazır bir hayat arkadaşı olduğunu düşünen erkek mutlaka
konuyu eşi ile paylaşacaktır.
Erkek;
eve her ne kadar yorgun gelsem de sessizlik istese de eşine de zaman ayırması
gerektiğinin bilincinde olmalıydı. Bir şekilde bu paylaşım ortamına kendisini
hazırlamalıydı. Bu işin iki tarafı da memnun edebilecek bir orta yolun
olduğunu bilmeliydiler.. Evin hanımını, eşini dinlerken saygıyla gülümseyerek
ve değer verdiğini hissettirerek, anlamasına dinliyebilmeliydi.
Dinleme anında ön yargıları, kendi doğrularını, ön yargılarını aşarak, kalbiyle
ve empatik bir davranışla dinlemeliydi. Bir hayat arkadaşı olduğunu
düşünerek, önce insan ve de kadın olduğunu, farlılıklarının olabileceğinin
bilinciyle dinliyebilmeliydi. Bu paylaşım anı iki tarafında birbirlerini var
ettikleri andır. Bu anda tüm maskeler, sosyal yüzler, "mış" gibi
yaklaşımlar yerini; can cana, insan insana bir sohbete bırakır.. Aksi durum
yalnızlıktır, mutsuzluk ve umutsuzluktur...HG
0 Yorum:
Yorum Gönder
Kaydol: Kayıt Yorumları [Atom]
<< Ana Sayfa